içimdeki SEN gibi…

Hasan Sabbah (1054-1124)

 

Dr.Abdünnasır YİNER

Nizârî-İsmailî Devleti’nin kurucusudur. Büyük Selçuklu Devleti’nin baş edemediği örgütü ve eylemleriyle dehşet saçmış, aralarında meşhur Nizamülmülk’ün de bulunduğu devletin ileri gelenlerini, kendilerine özgü metotlar ve suikastlarla öldürtmüştür. Kurduğu örgütü ve kendine bağlı adamları bağlılıklarıyla dikkatleri üzerlerine çekmişlerdir. Selçuklular kendisi ile mücadeleyi devlet politikası haline getirdikleri halde yaşadığı süre boyunca onunla baş edememişlerdir. Risâle-i Nur’da, Afyon Mahkemesi’nde savcının iddianamesi vesilesiyle ismi anılmaktadır. Künyesi Hasan bin Ali bin Muhammed bin Cafer bin Hüseyn bin Muhammed es-Sabbah şeklindedir.

Hasan Sabbah’ın 1054 tarihinde Kum kentinde doğduğu rivayet edilmektedir. Eserinde verdiği bilgilerle, soyunu Yemen’de hüküm sürmüş olan Himyeri krallığına dayandırmıştır. İfadelere göre babası Yemen’den Küfe’ye göç etmiş, buradan Kum ve Rey şehrine geçmiştir. Ancak, Himyeri asıllı olduğu iddiası tartışmalıdır. Bunun dışında Rey şehrinde doğduğunu nakledenler de vardır.

Hasan, ilk derslerini babasından aldı. Baba, oğlunun eğitimiyle yakından ilgilendi. İlmi birikimi olan babası kelam, mantık, felsefe, fıkıh ve riyaziyat alanında önemli bilgileri kendisine verdi. Hasan’ın, Büyük Selçuklu Devleti veziri Nizamülmülk ile arkadaş olduğu ve aynı hocadan ders aldıkları tarzındaki bilgiler, söz konusu şahısların doğum tarihleri göz önüne alındığında yakın bir ihtimal olarak görülmemektedir. Bu bilginin dışında, arkadaş oldukları halde sonradan aralarının bozulduğu, Hasan Sabbah’ın Nizamülmülk’ün desteğiyle sarayda görev aldığı da nakledilmektedir.

Yaşı ilerledikçe ilme merakı artan Hasan, eğitim amacıyla Rey şehrine gitti. Ailesinin etkisiyle, Şiiliğin İmamiyye itikadına bağlı olmakla birlikte, daha sonra Fatımî müntesiplerinin etkisiyle İsmailiyye mezhebine bağlandı. Bir süre sonra Rey şehrinden ayrılarak İsfahan’a gitti. Burada iki yıl kadar kaldı. Daha sonra Azerbaycan, Musul, Sincar, Meyyafarikin (Silvan), Rahbe, Dımaşk, Sayda, Sur ve Akka şehirlerini gezdi. Akka’dan Mısır’a geçti. Kahire’de Fatımî halifesi ile görüştü. Halife kendisine yakın ilgi gösterdi. Bu arada dolaştığı beldelerde İsmaili itikadını yaymaya çalıştı.

Hasan Sabbah, Fatımî Halifesi Müntazır Billah’tan sonra gelişen veliaht tayin işlerine müdahale etmeye kalkışınca yöneticilerle arası açıldı. Hasan Sabbah, ölen halifenin yerine oğlu Nizar’ın geçmesini istiyor ve İmamet’in bu soydan devam etmesi gerektiğini savunuyordu. (Mustafa Öz, “Haşîşiyye”, TDVİA). Oysa ki Nizar, babasının yerine halife olamadı. Onun yerine küçük kardeşi Müsta’li halife oldu. (Hasan Sabbah ve müntesipleri halife adayı olarak Nizar’ı isteyip destekledikleri için kendilerine “Nizârî”-İsmailî denmeye başlanmıştır.) Hasan Sabbah ise, yaptığı muhalefetten ötürü önce tutuklandı, arkasından da ülkeden çıkartıldı. İskenderiye üzerinden deniz yoluyla Mısır’dan ayrıldı. 1081 yılında İsfahan’a vardı. İran’ın muhtelif şehirlerini dolaşarak yıllarca Batınilik’i yaymaya çalıştı. İran’ın kuzey taraflarındaki dağlık bölgelerde yaşayan ve devletten bağımsız, kendi başlarına buyruk olan savaşçı bir kavimle yakın temasa geçti. Adamları vasıtasıyla giriştiği faaliyet sonucu buradakileri kendine bağlamayı başardı. Bu arada bölgede yaşayan halkı da önemli ölçüde etkiledi.

Hasan Sabbah’ın faaliyetlerinden önce, Şii Fatımî Devleti ile Abbasi halifeliğine taraftar ve destekçi olan Selçuklu Devleti arasında siyasi ve fikri mücadeleler meydana gelmişti. Ancak, askeri üstünlüğe sahip olan Selçuklulara karşılık bu alanda mücadele veremeyen Fatımîler mağlup olup toprak kaptırmışlardı. Fikri alanda üstünlük kurmak isteyen Fatımîler, propaganda yoluyla karşı mücadele vermek için Darü’l-Hikme adlı kurumları oluşturmuş ve buradan yetişen kişileri Selçuklu topraklarına gönderip kendi fikri düşüncelerini yaymaya çalışmışlardır. Buna karşılık Selçuklu yönetimi de Nizamiye medreselerini kurmak suretiyle fikri yönden de onlara karşılık vermiştir. Hem askeri hem de fikri yönden başarılı olamayan Fatımî Devleti’nin Büyük Selçuklu Devleti ile mücadele edebilmesi için söz konusu faaliyetlerinden farklı yeni bir yöntem gerekmekteydi.

Hasan Sabbah’ın uygulamış olduğu mücadele tarzı hem diğerlerinden farklıdır hem de Selçuklular üzerinde daha fazla etki yapmıştır. Hasan Sabbah’ın mücadelesinde ve uyguladığı yöntemlerde başarılı olmasının ve devletin güvenliğini bozmasının en önemli sebeplerinin başında, Selçuklu Devleti’nin yapısını iyi bilmesi, zayıf ve kuvvetli yanları hakkında iyi bir fikre sahip olması gelmektedir. İyi eğitimli ve akıllı biri olan Hasan Sabbah, sahip bulunduğu bu bilgileri üzerine yeni metodunu inşa etti.

Büyük Selçuklu Devleti’nin siyasi ve sosyal düzenini hedef alan Hasan Sabbah’ın mücadele metotlarının orijinal yönleri şu şekilde sıralanabilir:

a) Selçuklu Devleti’nin muhalifi olan Fatımî Devleti’nin yürüttüğü mücadele dışardan bir müdahale idi ve bununla mücadele etmek daha kolaydı. Hasan Sabbah ise mücadeleyi Selçuklu ülkesine taşımıştır. Dolayısıyla içerden yapılan bu yeni duruma karşı Selçuklu yönetiminin yaptığı mücadelenin başarı şansı, öncesine göre çok daha zor olmuş ve Hasan Sabbah ile girişilen uzun süreli mücadele başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

b) Hasan Sabbah’ın ülke içinde yaptığı mücadele metodu da farklı olmuştur. Öncelikle alınması zor kaleler elde edildikten sonra buralara yerleşilmiş ve Hasan Sabbah’ı ele geçirmek imkansız hale gelmiştir.

c) Hasan Sabbah ve müntesiplerinin başvurduğu yeni bir yöntem de suikast ve suikastlarda kullanmış oldukları hançerleme olayı olmuştur. Kendilerine karşı mücadele veren, gelişmelerine engel olmaya çalışan Selçuklu Devleti’nin askeri ve sivil idarecilerini, “fedai” adlı kimselerin suikastlarıyla hançerleyerek öldürmeleri yoluna gitmişlerdir. Dolayısıyla bu hareketleriyle, doğrudan devletin düzenini yıkmayı hedeflemişlerdir. Ancak, bu saldırılarında Selçuklu hanedanını hedef almamış olmaları da dikkat çekmiştir. (M. Altay Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, 2. Bsk., Ankara, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Basımevi, 1982. s. 208-209).

Kendine bağladığı güçlerle devlet için tehlike teşkil etmeye başlayan Hasan Sabbah’ın faaliyetleri Selçuklular tarafından dikkatle izleniyordu. Son gelişmeler üzerine Nizamülmülk, Hasan Sabbah’ın tutuklanması emrini verdi; ancak bu mümkün olamadı. Sabbah, önce Kazvin’e ve oradan da meşhur Alamut Kalesi’ne giderek buraya yerleşti. Alamut Kalesi’ni karargah yaptı. Akabinde 1090 yılında Nâzirî-İsmaili Devleti’ni kurdu. Sığındığı kalenin ele geçirilmesini önlemek için yeni savunma tedbirleri aldı ve uzun süre kendilerine yetecek miktarda yiyecek stokunu sağladı.

Hasan Sabbah, bir süre daha Fatımilerle ilişkisini devam ettirdi. Fatımiler ikiye ayrıldıktan sonra imam olarak Nizar’ı destekledi ve adına hutbe okuttu. Kendi akidesini müritlerine öğretmeye başladı. Kendilerine karşı olanların öldürülmesinin dini bir vazife olduğu inancını aşıladı. Müritlerinin eğitimini kendisi üstlendi. Bunların eğitim ve öğretime tabi tutulmalarından çok, imamın rehberliğini ön plana çıkardı. İmamların masumiyetinden hareketle, her devirde bunların rehberliğine ihtiyaç olduğu, dini meseleler için aklın yeterli olmadığını, Allah’ı iyi tanımak için imamların yardımına gereksinim olduğunu bildirdi.

Dine davet eden ve “dai” olarak adlandırılan adamları vasıtasıyla faaliyetlerini sürdürdü. İnsanları etkilemek için farklı yöntemlere başvurdu. Böylece Batınilik Hasan Sabbah’ın şahsında yeni bir kimlik kazandı. Dailer önceleri insanları, masum imam adına davet ederken, yeni bir gurup ortaya çıkmaya başladı. Sabbah’a bağlı bu gurup “Haşşaşin” adıyla anılmaya başlandı. Liderlerine olan bağlılıkları haşiş (esrar) içmiş gibi gözü kapalı kabullenmeden ötürü bu isimle adlandırıldıkları belirtildiği gibi, gerçekten de bunlara söz konusu uyuşturucunun verildiği de iddia edilmiştir.

Hasan Sabbah’ın adamlarına Cennet vaat ettiği ve bu Cenneti dünyada da yaşamaları, mutluluğu tatmaları için esrar içirttiği ve bu yolla her türlü emrini yerine getirttiği ifade edilmektedir. Dini mahiyetten çok siyasi bir örgüt gibi çalışarak, fikirlerini zorla kabul ettirme yoluna gitti. Çıkardıkları olaylarla insanlar arasında dehşet saçmaya başladı. O zamana kadar görülmemiş bir tarzda, devletin en üst kademesinde bulunanlara varıncaya kadar, kendilerine özgü metotlarla suikast girişiminde bulunuldu.

Alamut’u (kelime anlamı kartal yuvası) aldıktan sonra, Fatımî Devleti’nin halifesi değil de desteklediği Nizar adına hutbe okutan Hasan Sabbah, Mısır ile olan alakasını tamamen kesti. Suikastlarda kullandırttığı “hançer”i adeta dini bir vecibe haline getirdi. Kurmuş bulunduğu yeni ekol de “Nizârîlik” olarak anılmaya başlandı. Hasan Sabbah, kurucusu bulunduğu ve temsil ettiği Batınî akidesine bağlı Nizârî-İsmailî hareketinin yayılması, daha kolay anlaşılması ve kabul edilmesi için, esasları bizzat kendisi tespit edip uygulamaya sokmasıyla da yeni bir eylem icra etmekteydi. Bu özelliği ile de orijinal bir hareket olarak telakki edildi. (Köymen, age. s. 210)

Hasan Sabbah’ın Büyük Selçuklu Devleti’nin merkezine pek uzak olmayan Alamut kalesini alması, burayı ele geçirmek için yaptığı dikkat çekici faaliyetler, onun planlı ve bilinçli hareket ettiğini de göstermekteydi. Alamut kalesi Selçukluların elinde olup Sultan adına korunmakta idi. Mısır’daki Fatımî idarecileriyle arası bozulan ve İran’a dönen Hasan Sabbah, 1081 yılından itibaren kaleyi eline geçirmek için, bütün faaliyetlerini bu amaç için yürüttü. Amacına ulaşmak için civar bölgelere gönderdiği “dailer” vasıtasıyla taraftar kazanmaya yöneldi. Halkı kendi tarafına çekmeye çalıştığı gibi, bölgede bulunan kale komutanlarını da kendi tarafına çekmek için yoğun bir şekilde çalıştı. Bu çalışmaların neticesinde Alamut kalesi komutanını elde etmeye muvaffak oldu.

Alamut kalesine girmeyi başaran Hasan Sabbah, çok kısa bir süre sonra kale komutanını kovdu. (1090) Ayrıca, başka bir kale komutanını da elde etmek için yüklü miktarda dinar gönderdiği ve adeta kaleyi satın aldığı da nakledilmiştir. 1090 yılında Hasan Sabbah’ın eline geçen, Selçuklular tarafından bir türlü ele geçirilemeyen, 1256 yılındaki Moğol istilası ve işgaline kadar elde tutulan Alamut kalesi, Batınî hareketinin merkezi haline geldi. Dışardan müdahalelerle alınması adeta imkansız sarp bir bölgede bulunan savunmaya çok elverişli bu kaleyi, çok önceden Hasan Sabbah’ın almayı tasarladığı büyük bir ihtimal dahilindedir.

Hasan Sabbah’ın faaliyetlerinin Selçuklular tarafından takip ve izlenmesi, Alamut kalesinin alınmasından sonra değil, aksine çok daha öncesinden başlamıştır. Hasan Sabbah ve yandaşlarının faaliyetlerini düzeni bozucu olarak kabul eden Selçuklu idaresi, bunları şiddetle takip etmiş ve en sert tedbirleri almaktan da geri kalmamıştır. Buna rağmen, Hasan Sabbah, Selçuklu Devleti’nin en güçlü olduğu bir dönemde; zekası, planlı hareketi ve teşebbüs yeteneğiyle en sarp kaleyi almaya muvaffak olmuş ve böylece kendisi ile yapılacak mücadeleyi zorlaştırmıştır. (Köymen, age., s. 211)

Selçuklu Devleti’nin ünlü veziri Nizamülmülk, Hasan Sabbah’ın faaliyetlerini yakından takip ettirmiş ve yazmış bulunduğu “Siyasetnâme” adlı eserinde de konuyu işlemiştir. Eserinde, Hasan Sabbah’ın zararlı faaliyetlerine dikkat çeken ünlü vezir, Batınî hareketine de geniş yer vermiştir. Siyasi yönden tedbir almaya çalışan devlet, bu şekilde fikri yönden de tedbir alma yönüne gitmiş, Sünni anlayışa aykırı bu cereyana karşı fikri yönden de mücadele vermiştir.

Hasan Sabbah’ın yakalanması ve etkisiz hale getirilmesi için Rey şehri idarecisine emir veren Nizamülmülk, 1081 yılından itibaren kendisini takibata aldırdı. Takip edildiğini bilen Hasan Sabbah, yakalanmamak için sürekli yer değiştirdi, şehirden şehre dolaşarak izini kaybettirmeye çalıştı. İlk başlarda devlet idaresi, sadece Rey şehrine emir göndermekle yetinmiş, diğer vilayetlere yakalanması emri vermemişti. Hasan Sabbah, bir taraftan devletin takibatından kurtulmaya çalışırken, diğer taraftan da gittiği yerlerde propagandasını yapmaktan da geri kalmadı. Böylece, yakalanması için alınan tedbir yeterli olmadığı gibi, Sabbah’ın faaliyetlerini yaymasına da engel olunamadı.

Alamut kalesine yerleşen Hasan Sabbah, burayla yetinmedi. Yine Alamut gibi sarp kaleleri ele geçirmek için teşebbüslerde bulunurken savunma tertibatlarını da arttırdı. Selçuklu yönetimi, ilk önce olayı devlet problemi olarak ele almamış, bölgede ikta sabihi olan Yoruntaş’ın vereceği mücadeleyle iktifa etmişti. Yoruntaş, Alamut kalesini uzun süre baskı altında tutmuş, burada yaşayanları büyük sıkıntılara maruz bırakarak ümitlerini bazen yitirme noktasına kadar getirmiş, birçok kişiyi öldürmüş ve mallarını yağma etmişti. Bütün bu baskılara rağmen Hasan Sabbah teslim olmamış ve adamlarıyla birlikte dayanmaya devam etmiştir.

Hasan Sabbah, elinde bulundurduğu Alamut kalesini teslim etmeyerek güneydeki Kuhistan bölgesine el attı. Özellikle halktan elde ettiği taraftarlarla siyasi ve sosyal düzen için büyük tehlike oluşturmaya devam etti. Durumun giderek ciddiyet arz ettiğini gören Selçuklu Sultanı Melikşah, olayı devlet meselesi olarak ele almaya başladı. Arslantaş adlı komutanına görev veren Melikşah, Kuhistan bölgesinde bulunan Batınîleri yok etmesini istedi. Olay, böylece ilk defa kapsamlı bir şekilde ele alınmış oldu.

1092 Mayıs ayında Alamut kalesini kuşatmaya başlayan Arslantaş da bir netice elde edemedi. Çevre kalelerden elde ettiği kuvvetlerle bir gece baskını düzenleyen Hasan Sabbah, Selçuklu komutanını mağlup ederek onu geri çekilmek zorunda bıraktı. Bu arada Kuzistan bölgesinde de Kızıl Sarıg adlı Selçuklu komutanı Batınîlere karşı harekete geçmişken Melikşah’ın vefat haberi üzerine savaşlar durmuştur. Böylece Selçuklu Devleti’nin giriştiği bu faaliyetler de sonuçsuz kalmıştır.

Selçuklu Sultanı Melikşah’ın ölümü ve bu arada İslam dünyasına yönelik başlayan Haçlı seferleri, Hasan Sabbah’ın daha da güçlenmesine uygun bir ortam sağlamıştır. Hasan Sabbah ve Batınî hareketine karşı harekete geçen diğer bir Selçuklu Sultanı Mehmed Tapar’dır. Sultan, iktidara geldikten sonra ilk seferini Isfahan üzerine gerçekleştirmiş, civar bölgelerde bulunan Batınîler üzerine yürümüştür. Sultan, Batınîlerin elinde bulunan Şahdiz kalesini almaktan öte bir başarı elde edememiştir. Bu hareket sırasında, Batınîler sekiz yıl boyunca kuşatma altında tutulmuş, kalelerin çevresinde ektikleri mahsuller yok edilmiştir. Yine Alamut kalesi üzerine harekete geçen Enuştekin Şir-gir, kaleyi tam ele geçireceği sırada Sultan Mehmed Tapar’ın ölümünü haber almış ve ordusu dağılmıştır. Böylece bu hareket de sonuçsuz kalmıştır.

Hasan Sabbah’ın adamlarıyla mücadele, Melikşah tarafından devlet politikası haline getirilmiş, ilmi noktada mücadeleyi sağlamak için Nizamiye medreseleri vasıtasıyla Sünniliğin takviye edilmesine ve batıl inançlarla bu şekilde mücahede yoluna gidilmesine çalışılmış ise de, Hasan Sabbah’ın faaliyetleri durdurulamamış, suikastlarına de engel olunamamıştır.

Sultan Sancar döneminde de Batınîlik’e karşı mücadele devam etmiştir. Ancak, Sancar tahta çıkmadan evvel Batınîlere karşı göstermiş olduğu cesareti ve hareketliliği, Sultan olduktan sonra gösterememiştir. Sancar’ın sultan olduktan sonra Batınîlere karşı daha pasif bir politika izlemesi ve üzerlerine şiddetle gitmemesi şu şekilde izah edilmiştir:

Selçuklu sultanının kendisine karşı harekete geçmesinden korkan Hasan Sabbah, buna engel olmak için harekete geçmiştir. Sultan’ın sarayına kadar sızan Hasan Sabbah, Sultan’ın hizmetinde çalışan bir kadını elde etmeye muvaffak olmuştur. Söz konusu kadın aracılığıyla, bir gece Sultan Sancar’ın yatağının başına bir hançer saplatmıştır. Eylemi gerçekleştirdikten sonra, Sultan’a haber yollayarak kendisine muhabbeti olduğunu, aksi takdirde o hançeri yumuşak göğsüne saplamanın daha kolay olduğunu belirtmiştir. Bu olayla bağlantısı kesin bir şekilde bilinmemekle birlikte, daha sonraki dönemde, Batınîlerle mücadelenin gevşediği ciddi bir şekilde gözlemlenmiştir. Ayrıca, Sultan’ın, Hasan Sabbah ve adamlarına karşı müsamahalı davrandığı Abbasi halifesi tarafından dile getirilmiş ve eleştiri konusu yapılmıştır. (Köymen, age., s. 216).

Hasan Sabbah ve sonrasında Batınîlerin eylemleri devam etmiş, kendilerine muhalif olan, karşı mücadele için hareket emri veren devlet idarecilerine karşı suikastlara devam edilmiş ve hemen hemen bir çoğu öldürülmüştür. Böylece, devlete karşı siyasi ve askeri bir hareket yerine, ferdi eylemler halinde gerçekleşen gizli suikastlarla amaçlarını gerçekleştirme yoluna gitmişlerdir.

Hasan Sabbah’ın başını çektiği Nâzirîlerin suikastlarla gerçekleştirdikleri eylemlerde ilk kurban; kendilerine karşı hem askeri hem de fikri yönden mücadele vermiş bulunan ünlü vezir Nizamülmülk olmuştur. Suikastın gerçekleştiriliş şekli, önceden planlandığını akla getirmiştir. Selçuklu sultanından sonra en önemli makamda bulunmakta olan Vezir’in huzuruna, bir dilekçe verme bahanesiyle, sufi kılığında bir şahıs girmiştir. Kendisinden şüphelenilmeyen Batınî akideli şahıs, sözde dilekçeyi vereceği sırada veziri hançerleyerek öldürmüştür. (1092)

Batınîlerin ilginç bir şekilde öldürdükleri Selçuklu vezirlerinden birisi de Kaşanî’dir. Çünkü, Kaşanî kendilerine karşı mücadele vermiş ve onları zor durumda bırakmıştır. Veziri ortadan kaldırmayı üstlenen iki fedai, vezirin atlarının barındırıldığı tavlasına hizmetçi olarak girmişlerdir. Bunlar sözde atların seyisi olarak çalışmaya başlamışlar ve dindar geçinerek göze girmeyi başarmışlardır. Vezirin güvenini kazanmayı başaran fedailer için fırsat, Nevruz dolayısıyla doğmuştur. Sultan Sancar’a Nevruz vesilesiyle hediye edeceği atı seçmek üzere ahıra giden Vezir, atları gözden geçirdiği sırada bu fedailer tarafından yine hançerlenerek öldürülmüştür.

Melikşah’ın ölümünden sonra Selçuklularda taht kavgaları başlarken, haçlı seferlerinin düzenlenmesiyle birlikte Müslümanların yaşadığı bazı bölgeler istilaya uğramıştır. Bu yeni durum Hasan Sabbah’ın işine yaramıştır. Fırsatı değerlendirerek faaliyetlerine hız vermiş, önemli bazı kaleleri ele geçirmek suretiyle konumunu güçlendirmiştir. Bu arada propaganda faaliyetlerine de hız vermiş, ayrıca, Selçuklu ordusuna sızmak suretiyle taht kavgalarına fiili olarak dahil olmuştur.

Hasan Sabbah’ın adamlarının toplum içine saldıkları korku sonucunda, din ve devlet adamlarını herkesin gözü önünde öldürmeleriyle devletin ileri gelenleri elbiselerinin altına zırh giymeden sokağa çıkamaz olmuşlardır. Selçuklular ve Hasan Sabbah arasındaki mücadele uzun süre devam etmiş, bazen netice alınacak duruma gelinmişse de sonrasındaki gelişmeler yüzünden, Alamut Kalesi elde edilemediği gibi, Hasan Sabbah da ele geçirilememiştir.

Hasan Sabbah ve adamları, siyasi rakiplerini öldürmekle yetinmeyerek, bütün cemiyeti etkileyecek bir faaliyetin içine girmişlerdir. Kurulu siyasi ve sosyal düzeni çökertmek için tepedekileri hedef almışlar ve halkı da kendi taraflarına çekmek için özellikle inanç noktasında yoğun bir propagandayı yürütmüşlerdir. Halkı ikna etmeye çalışırken kendi akidelerini aktarırken gerektiğinde halka karşı da zor kullanmaktan ve şiddete başvurmaktan çekinmemişlerdir.

Batınî hareketinin en büyük zararı; toplumun Batınî olanlar ve olmayanlar şeklinde iki düşman kampa bölünmesine neden olmasıdır. Taraftar olanlar devlet idaresi tarafından, karşı olanlar da Batınîler tarafından her an öldürülme tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlardır. Devlet yönetimi, görüldükleri yerde Batınîleri öldürme politikasını güderken, Batınîler de kendilerine karşı olan herkesi ortadan kaldırmaya yönelmişlerdir.

Halk arasında ikilik meydana geldiği gibi, Devlet teşkilatında da büyük sıkıntılar yaşanmıştır. Gerek sivil gerekse askeri teşkilat içinde belli makamlara gelmek isteyenler, rakiplerinin ayağını kaydırmak ve kendilerine ortam sağlamak için, söz konusu kişileri Batınî olmakla itham etmişler ve bunların Devlet gücüyle ortadan kaldırılmalarına zemin hazırlamışlardır. Buna benzer bir gelişme Kirman Selçukluları’nda yaşanmıştır. Batınî olmakla itham edilen, dönemin din ve ilim çevrelerince azline hükmedilen hükümdarları İranşah tahtını kaybettiği gibi, arkasından da öldürmek suretiyle hayatını kaybetmiştir.

Bütün bu gelişmeler Selçuklu Devleti’nin siyasi ve içtimai hayatını alt üst etmiş ve önemli ölçüde istikrarsızlığa yol açmıştır. Alınan tedbirler istenilen amacı gerçekleştirememiş, daha sonraki dönemde halkın devlet ile birlikte eyleme geçmesi, Batınîlerin toplu bir şekilde öldürülmeleriyle neticelenmiştir.

Hasan Sabah, 1124 yılına kadar Alamut Kalesini elinde tutmaya ve faaliyetlerini sürdürmeye devam etmiştir. Birçok bilim dalında önemli birikime sahip olması, teşkilatçılığı, kurduğu düzenli örgütü ile dehşet saçan bir duruma gelmiştir. 1124’de Alamut Kalesinde ölmüştür.

Buraya kadar Hasan Sabbah’ın çok büyük zararlara sebep olduğu, toplumun sosyal ve siyasi düzenini sarstığı aktarıldı. Ancak, bütün bunların yanında; söz konusu iddiaları reddeden ve özellikle günümüzde Hasan Sabbah’ı büyük bir kahraman olarak ileri sürenler de mevcuttur.

Hasan Sabbah’ı hatırlatan ilginç bir gelişme ise, Bediüzzaman’ın yargılanması sırasında yaşanmıştır. Bediüzzaman’ın maruz kaldığı ilginç olaylardan bir tanesi Afyon savcısının iddiasıdır. Bediüzzaman ömür boyu Peygamber Efendimizin sünnetini ihya etmeye, bizzat bunu hayatına tatbik ederek yaşamaya çalışmasına, Sünnilik konusunda büyük hassasiyet göstermesine rağmen savcının iddiasına akıl erdirmek mümkün değildir. Çünkü, iddiaya göre, Hasan Sabbah Ehl-i Sünnet’e karşı giriştiği siyasi faaliyetiyle nasıl siyasi sarsıntıya yol açmışsa, Bediüzzaman da benzer bir siyasi sarsıntı meydana getirmek istemektedir. Savcının bu asılsız iddialarına karşılık Bediüzzaman, mahkemeye verdiği savunmasında, kendi şahsına yönelik on beş sayfadan oluşan iddianameye, iddiacının seksen bir yanlışını ortaya koyarak karşılık vermiştir. (Şualar, 1994, s. 351-369)

 

-alıntıdır- 

Comments on: "Alamut KAlesi {Hasan el Sabbah}" (85)

  1. alamut devleti kürtür zaten bu kitabın yazarı bir türk kitapta kürt isminin geçmemesi normal faşist kafayla yazılmış ama unu bilinki alamut bir kürt devletidir

  2. fuzili said:

    Gercek müslümanlik gercek islam gercek insan onuruna yakisan yasam bicimi aleviliktir: Alevilerin inancindaki hakikat sirini hakla hak olma manitgini anlamayan yobaz inancinin mantigi bu sirlarin anlamini kavrayamadigi icin her zaman iftirayla üstünlük kurmaya ve bir kez dahi anlamaya calismadigindandir,alevilere atilan tüm iftiralarin sebebi.yobaz aya yürüyerek gitmeyi belki bir gün becerebilir, amam alevilerin hakla hak olma haki kendi özünde arama vahtedi vücut kavramini bu yezit mantigiyla asla ögrenemez ve asla alevileri anlayamaz.

  3. orhan afacan said:

    Sanki oyundasın taş atan çocuk

    Cahil mi, cesur mu sonra görürsün

    Seni kimler böyle oynatan çocuk

    Sanmam bu eğlencen çok uzun sürsün

    Sökülen kaldırım, ayaklarındır

    Ölünceye kadar bir kötürümsün

    Kundaklanan dükkân yarınlarındır

    Vicdanında yargılanan cürümsün

    Elinde Molotof, yüzünde maske

    Neden bir gizliliğe bürünürsün

    Yıllarca sonra, desen bile keşke

    Vatan ahı ağırdır, sürünürsün.

    Senin yaşıtlarda taso salgını

    Yahut bir iple topaç çevirirsin.

    Oyun sandığın işlerin çılgını

    Çamı hedeflerken, can devirirsin

    Hapiste mi geçsin ergenlik çağı

    Ordada sarmalar pisliğin ağı.

    Kopmak bilmez asla takvim yaprağı

    Harf harf, cümle cümle sen sökülürsün.

    Kaynağıdır dinlerin Ortadoğu.

    Din olmaktan uzak dinlerin çoğu.

    Tarih boyu bundan kinlerin çoğu

    Müslümansın, Müslüman görünürsün.

    Benimde devletle sorunlarım var

    Yapamam bunu aramızda duvar.

    Hırs, nefret, cahillik, benlik canavar

    Davanı hukuk ile sürdürürsün.

    Hadis; vatan aşkından iman doğar

    İmansızı, iman her zaman boğar

    Nefret, öfke beyne, kalbe zor sığar.

    Kendini ellerinle öldürürsün.

    Bir taş konuyu nereye götürdü

    Kalkınmamızı dereye götürdü

    İç, dış düşman biz nasıl düşürdü.

    Devamlı boş çareye bürünürsün..

    Araya girmesin etnik tefrika

    İşte Ortadoğu, işte Afrika

    Global siyasetler bin bir entrika

    Ne yapsan hep mata düşürülürsün

    Sömürgecidir her zaman Avrupa

    Sanma takdir edilir, övülürsün

    Şimdi demokrasi elinde sopa

    O sopayla da bir gün dövülürsün

    ORHAN AFACAN

  4. can tuncer said:

    dogru hasan sabbah 3 kişiye hap vermiştir yusuf süleyman ibni tahir ve bu 3 kişi sayesinde bir imparatorlugu yok etmiştir. ya düşünün küçük bir örgüt bir impartorlugu yok etmiş siz olsanız o kadar insan için imparatorluk yıkmak için 3 kişi feda etmezmiydiniz ??
    hem hasan sabbah bana göre dünyaya gelmiş en büyük kahramandır. onun yaptıgını hiç kimse yapamaz. düşünsenize nice büyük imparatorluklar bile 50 100 yıl yaşamıştır ama hasan sabbah ın kurdugu ufak bir tarikat 250 yıl yaşamış yaaaa naberrrr ??

  5. AMİN MAALOUF’un Semerkant adlı eserinde biraz daha tertipli bir şekilde bunlardan bahsedildiğini söyleye bilirim. 🙂

  6. VE SIZ BIR TURK OLARAK ATILLA YA IT DIYEN BIRININ KITABINI NASIL OKUYABILIYORSUNZ

  7. dını cok kotuluyo anlamadım bunlar kendılerını ne sanıyolar?

  8. arkadaşlar bence bu hikaye çok güzel şuan ben 6.sınıfa gidiom eğlenceli bir konu ve bodrumda yaşıyorum

  9. Hasan Yılmaz said:

    Kardeşler 50 çeşit mezhep 50 çeşit çekişme o yüzden ben artık KENDİMİ HZ. MUHAMMEDİN mezhebine dahil ediyorum(?). sadece bölücülük. Sabbah Kürt değil arap. Bu adamı elkaide ve ladenle kıyaslamak bugünün amerikasına hizmettir. Bence Mossadla kıyaslanabilir. zira MOSSADIN ÇALIŞMALARINI SEVMESEKTE başarılı ve tüm dünyaca hayretle izlenip ve taktir topluyor. bence mossad Hasan Sabbahın hayatını ezberlemiş insanların soluklarını duyacak kadar yaklaşabiliyorlar. Kitaba gelince … kitabın yazarı heralde ismaili. Tarafsız bir eser değil.kitabın 21. sayfasında ”hasan sabbah iran ve horasanı baştanbaşa günışığı gibi aydınlatmaya başladı” yazması kişisel düşüncesidir. neye göre böyle bi değerlendirme yapmıştır.

  10. İşin özü Hasan Sabbah gibi bir terörist, Selçukluların acz içinde olmaları ve zayıflığı sayesinde güç bulmuştur. Hasan Sabbah çok güçlü değildi, Selçuklu idaresi çok zayıftı. Karşısına çıkan ilk büyük güç ile de dağalmışlardır. Hülagü Han’ın emriyle alayı gökyüzüne savruşmuştur meşhur kaleleri ile birlikte.

    • BENDE KESİNLİKLE KATILIYORUM DAHA TAM BİLGİ SAHİBİ OLMADAN O TERORİST O BİİLMEM NE DEMEK TAM BİR CAHİLLİK BARİ TAM TARİHİ VE OLAYLARI TARAFSIZ OKUMAMIŞSIN SUS DA REZİL ETME KENDİNİ YAZIK SADECE.. BU KADAR BAĞNAZ VE SAÇMA DÜŞÜNENLER MALESEF Kİ HALA VAR. BENCEDE BÖYLE BİR AYRIM OLMAMALI BİRÇOK İNTERNET SİTESİDE DAHİL SAÇMA YAZILARIYLA BEN ONLAR ADINA ÇOK ÜZÜLDÜM…..

  11. ibni tahir said:

    yazı çok da profesyonelce değil. taraf olduğunu açıkça ortaya koyan biri tarafından yazılmış basit ve zoraki bir yazı. aynı şeyi defalarca tekrar etmiş, konu bütünlüğü yok, konuya hakim değil, bilgi sahibi olmadığı açık. Ayrıca hakkında detaylı bilgi sahibi olmadığımız bir insana karşı gösterilen bu kin ve nefretin sebebi nedir? insanları ölüme göndermiş, biz bu ülkede hala insanları yok yere ölüme gönderiyoruz, kimin vicdanı sızladı? bazı yorumlarda
    ifadelere bakılınca insanları ölüme gönderen bir insana duyulan öfkeden çok daha fazlası olduğunu göreceksiniz. aşağılık emeviler ve ciğeri beş para etmez pislik abbasiler döneminde sünni kardeşlerimizin yüreklerine kazınan nefretin hala var olduğunu görmek zor değil. Hz Ali’ye karşı ve ehlibeyte karşı camilerde hutbeler okutan aşağılık orospu çocuklarının temelini attığı siyasi ve alçak ideoloji hala yaşıyor. İmamı azam Hanefi yi hapislerde ve işkence tezgahlarında çürüten emevi ve abbasilerin çizdiği yolda gidip, onların nefretini bu güne taşıyan insanlar kendilerine utanmadan sünni diyebiliyorlar. cehaletinize acıyorum. umarım Allah bir gün size ilim nasib eder.

  12. arkadaşlar yukarıya bakarsanız yaklaşık 100 farklı kişi aynı kitabı okumlarına arğmen neyin ne olduğunu daha dökemiyorlar.
    hasan sabah ismini yazınca bile arakama bakıyorum
    çünkü istkbarata dünya onun gibisini görmedi.
    hasan sabahın nasıl öldüğü bilinmez hattta ölüp ölmedği dahi bilinmez hasanın son anı şöyledir “cennet bahçesine giden asansöre ulaşan merdivenden düşer ve yaşlı olmasından dolayıdırki çok hastalanır.
    hasta haliyle öldüğü yazılmaz
    merdivenden düştü hastalandı ve hiç kimsenin giremediği yerin yedi kat altındaki oda denilen odasına gider ve 1000 yıl sonra döneceğini açıklar.
    1986 da amerikan deniz altı batırılır yaklaşık 250 insa içiçnde kaybolur.bu olay hakkındaki tek düşünce bunu yapan ismaili ler denir bunlara.ismaillerin lideri hasan dır. hasan bu olyı ölmeden çönce haber vermişti.
    arkadaşlar.
    hasan sabah anlatılmakla bitmez bir efsane
    tavsiye gidin sırayla şu kitapları okuyun
    semerkent amin maulof
    alamut vilademir bartol
    alamutad dönüş ernste vehein
    gerçekleri sizde anlayın.
    o bir efsane.
    düşünsenize bugün bir adam
    obama ve baknlarını bir ayda öldürüyor.
    hasan sabah bir ayda nizamımülk ve melkşahı öldürtü
    nizamımülkü ibni tahir .
    melikşahı cafer
    adlı fedailer öldürdü onlar alamuutta ölümsüzleşen fadailerdir.
    moğaolllar hasan sabahtan klaeyi istediler elçiler gellidi hasan sabah fedai süleymana bir hançer verdi parçala kendini dedi süleyman güzünü kırpmadan ölene kadar bıçağı vücuduna saplayıp çıkaruyordu.moğol elçileri şaşkındı sonra hasan yusufa alamutan atla dedi yusuf arkasaına bakmadan bir kartal gibi uçarcasına atladı bunu gören moğol elçisi buları moğol hükümdarların analatınca moğol hükümdarları çok korktular hsan sabahtan deilrtık fedailerden korktukların belirtiler. hasan sabah yerin yedi kat altındaki odasına gittikten sonra uzun bir zamn haber alınamadı alamut bile fedailer bile onu öldü sandılar ve moğolar artık hasan sabahın öldüğünü düşünerek kaleyi kuşatılar.
    teşekür ederim

  13. GüLaY said:

    HeRŞeY iÇiN TşK ❤
    ßu SaYFaYı KuRaN KiŞiYe SoNsuZ SaYGı Ve SeVGiLeRiMi iLeTiYoRuM 🙂

  14. Her kim bir katilden,akıllı lider,savaşçı diye söz ediyorsa o kişinin aklındanda insanlığındanda şüphe ederim heleeee bu işleri din adına yaptığını söyleyen özgürlük adına yaptığını söyleyenler ya sizzz yasize ne demeli katil sizin zıt yadasevmediğiniz herhangi bir cemaat siyaset yada herhangi bir farklı dünya görüşüne sahip olduğu zaman katil oluyor,ama siz!!! den olduğu zman özgürlük savaşçısı yok bilmem ne bilmem ne varmı böyle bi dünyaa varmı böyle bir felsefe varmı böyle bir özgürlük anlayışı kafalarındaki kirli duyguları kapitalist düşüncelere satmış beyinsiz insanlar olarak her kimki bir katili savunuyorsa onun yada onların işlediği cürümlere en az onlar kadar ortakdır…

  15. Hasan El Sabbah said:

    Hasan El Sabbah hakında söylenen çok şey var ne kadarı gerçek ne kadarı yalan sanırım bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.Ama okuduğumuz kaynaklardan yola çıkarak bir değerlendirme yapacak olursak.Hasan El Sabbahın neden suikast ile devlet düzeninini yıkmaya çalıştığını anlamak zor olmasa gerek o dönemin süper güçlerinden biri olan Selçukluya karşı başka türlü nasıl savaşılır acaba.Hasan El Sabbahın burada uyguladığı politika çok akıllıcadırki bu politika koskoacaman bir imparatorluğu yıkım sürecine getirmiş ve sonrasında 2 ye bölünmüştür.
    Hasan El Sabbahın kökeninin Kürt olduğunu biliyorum.Alamut Kalesininde Kürt tarihçiler tarafından bir Kürt devleti olarak varlığını sürdürdüğünüde yanlız bu yazıda neden Kürtlerden bahsedilmemiş bu biraz merak konusu.
    Kim ne derse desin ve Hasan El Sabbah ne yapmışsa yapsın benim kanaatime göre dünyaya gelebilecek en zeki 5 insandan biridir…

  16. zıkkımın kökü said:

    hasan el sabbahı annemin sayasında buldum 3 gün boyunca okudum çok iyi şeyler yazıyor tavsiye ederim bide adım hasan

  17. slm arkdaslar hasan el sabbah hakında yazılanlar onu kotuluyenlerde dogruluk payı var gıbı gelıyor selcuklular muslumandı korku salmak fıtne cıkarmak hashasla beyın uyusturmak bunları yapan ıntehar eylemcısı olarak yonlendıren kısı iyi bırı olamaz matıken dusunursek hıc bır kımsede bu konu hakında aksını soleyemez .

  18. sitenizi beğenerek takip ediyoruz başarılarınızın devamını diliyoruz

  19. Peki bu suikastler fetihler ne olarak sonuçlandı dinar kazanmanın yer kazanmanın dışında farklı bişe olmadı gibi gözüküyor

  20. verdiğiniz bilgiler için çok teşekkürler sitede emeği geçen herkesi tebrik ederim

  21. çağatay yıldız said:

    fitne dün sabbah’ sa bugün bir başkasıdır. fitnenin sonu gelecek gibi görünmüyor.

  22. haşaşin123 said:

    evet altair arkadaşım o oyunun ikinci çıktı ezio yu yönetiyoruz 3 üncüsü de yolda altair arkadaşım bende assassin creed oyynuyorum çok güzel bir oyun tarihle ilgili şeyleri çok açık anlatmış.2.sinde leonardo da vinci bize yardım ediyor altair arkadaşım sana bu oyunu öneririm 2cisini mutlaka oyna

    • can tuncer said:

      ya arkadaşım bende bu oyunu oynamak istiyorum ama oyunu bulamıyorum sence ne yapmalıyım ??

  23. haşaşin123 said:

    hasan sabbah çok iyi bir savaşçı imiş ama eskiden ne güzel müslümanlarmış sonra şiiliği benimsemiş

  24. haşaşin123 said:

    ben haşaşinleri seviyorum onlar tarihe adını yazmışlar

  25. Bence burada Hasan Sabbahın ne olduğu önemli değil.burda adamın neler yaptığı zekası baz alınmalıdr su ortamda bile ırk ve mezhep konslması ve bunun bu ktap uzerine yaplması cok sacma ve yersizdir.BÖLÜCÜLÜKTÜR!

  26. güzel bir yazı…teşekkürler…

  27. fatih kaya said:

    http://www.kurdistantime.com/?p=28 alın size kaynak. yani kendisi öz be öz kürt

  28. HAMDİYE DAHİ GÜZEL said:

    bence çok ğgüzel ve zeki kurgulanmış bir eser çok gü<el hasan sabbah efendileri çok zekiiiiiiiiiiiiii….

  29. bnce bunu anlaatan bit video oyunu var assasin’s creed herkese tavsiye ederim oynayın gören suikastçinin kim ve nasıl olduğunu o oyunda herşey var!!!

  30. ARKADAŞLAR burada yazılanların bir çoğunu okudum ve şaşkınım açıkçası…neyi tartıştığınızın farkında bile değilsiniz daha doğrusu sizinkisi tartışma değil mezhep kavgası…ben sünniyim ama farzedinki hiçbişey değilim sadece insanım aciz bir kulum hepimiz gibi…bizler tek yaradanın kullarıyız derdimiz nedir anlamıyorum nedir bu parçalanma uğraşımız.nedir bu bitmek bilmeyen iç savaşımız nasıl bu hale düşüyoruz neden tek bir güç olmak varken bizi parçalamalarına izin veriyoruz gerçekten anlam veremiyorum.bırakın bir kenara artık sen kürtsün sen sünni sen alevi eee nolmuş hangimiz daha iyiyiz hangimiz daha akıllı hangimiz daha insanız mesheplerimiz mi belirliyo sizce bunu???bu kadarda cahil değiliz değilmi?lütfen artık tek bir pencereden hep beraber bakalımki birimizin bulamadığı çözümü diğerimiz bulabilsin!birimizin göremediğini diğerimiz görsün!ama bizler birbirimizi ayrı pencerelerden gözetleyip sapanları birbirimize doğrultmuş bekledikçe ne yazıkki dışarıdan gelen hiçbir tehlikeyi göremeyiz ve çözemeyiz…siz birbirinizle uğraşırken yakında ülkemizi kaybettiğimizde hangi mezhepten olduğumuzun bir anlamı kalacakmı bakalım?tek inandığım yaradandır bizim aciz bir kulları olduğumuzdur.istediği anda elimizi, kolumuzu, ayağımızı, gözümüzü, ailemizi, paramızi kısacası herşeyimizi alabileceğini bilirim!!!

  31. zalim melek said:

    hasan sabbah araştırılması gereken çok önemli bir kişilik ve tüm dünyada yeni bir stratejiyle rakibini alt etmesini bilen dini fikirleri ne olursa olsun siyasi bir dahi olduğu gözden kaçmayan birisidir Hasan sabbah ı daha iyi tanımak için onu araştırmak döşüncesindeyim

  32. ali şükrü said:

    Kimin hakları sömürülmüş Kimin özgürlükleri elinden alınmış.
    Bütün kaynaklar Hassan sabah’ın Doğru bir adam olmadığı ve bölücü olduğu yönündedir.Dünyanın ilk teröristidir.

  33. alamut kalesi bir direniş ve mücadele örnegidir hakları sömürülmüş özgürlükleri elinden alınmış halkıma slm olsun hızır yardımcınız 12 imam şahidiniz olsu hu erenler

  34. hiç merak edipte bir iranlıya sordunuzmu esasian ne demektir. bu kelime farsçada (asıl. esas )anlamına gelir bunu haşaş olarak lanse etmek vaya edilmiş olması kasti birşeydir.

  35. kitap güzel ama bazı şeyler cok saçma

  36. kitapla alakasız bir yazı tamam kendini peygamber olarak ialn etmiş fakat alevi şii çocuğunun başını vurdurmak gibisinden yazılar kesinlikle kitapta yer almıyo bence kitabı okuyun yorum ve özeti okumaktan daha iyi ve daha kuvvetlidir….

    • kerem ali said:

      Alamut Kalesinin üç hatta dört farklı versiyonu var sen bu versiyonların hepsini okudunmu? Okuduğun tek kitapla ahkam kesme

  37. Seyduna said:

    Hasan Sabbahı ilk okuduğumda bir defa çarpılmıştım, ikinci okuduğumda ikinci defa, üçüncü okuduğumda ise üçüncü defa çarpıldım. Ancak her çarpılma efsunlu ve mistik etkinin dışında, oldukça örgütlü ve mükemmellik içinde geçen bir mücadele azminin insandaki kendisini yeniden var etmenin destansı yanını görüyordum.. Hasan Sabbah adlı eserin, yada Alamut Kalesi, yada Alamut Fedaileri, Dağın Şeyhi Hasan Sabbah’ın farklı versiyonları var. Avrupalı yazar Vladimir Bartol Alamut Kalesindeki fedaileri haşhaşiler olarak tanımlar. Bana göre tastamam revizedir bu tanımlama. Esinlendiği kaynak ise Ömer Hayyam ile Hasan Sabbah arasındaki çocukluk yılları, giderek okul astroloji, matematik, sonra Selçuklu Kütüphanesinde birlikte geçirdikleri arkadaşça yılların verdiği yakınlıktan kaynaklanan ilişki boyutunun taki Hasan Sabbah’ın Alamut Kalesinde kendi inancını kurmasına dek sürer. Hayyam, şarap ve şairlikle bütünsellik içinde yaşamını şiire, matematiğe ve astrolojije adamış derin ve müthiş edebi şahsiyettir. Hayyam’ın haşhaş içen biri olduğu bilinir. Bu tartışmasız doğrudur. Bu ikiliye Vezir ül Azzamda dahildir. Hayyam’ın, Sabbah ile olan ilişkisi Alamut Kalesine kadar gittiği gerçeği hesaba katılırsa haşhaşında Alamut kalesine girdiğini yadsımamak gerek. Fakat avrupalı yazar Bartol bu durumu oldukça abartılı tarzda ele alır. Neredeyse Alamut fedailerini tümden haşhaş içenler olarak lanse eder. İşin bu yanı aslında bu yazarın olaya mistik hava vermesinden kaynaklanan eklemedir. Olaki haşhaş alınmış diyelim. Ne varki haşhaş alan bir insan değil eylem yapmak, değil dövmek, değil öldürme eylemine katılmak sinek dahi kovalayamaz. Çünkü haşhaş, cesareti artıran doping değil aksine kişiyi sakinleştiren maddedir. Alamut Kalesinin diğer versiyonunu yazan Orta doğulu yazar Freidoune Sahebjam ise kesinlikle haşhaştan bahsetmez. Bana göre bu yazarın kitabı daha objektiftir.
    Meseleye eğilirsek: Sabbah’ın kurduğu örgüt gelmiş geçmiş en çılgın, ‘en terörist’, en vahşi, acımasız, gözünü kırpmadan adam öldürenler örügütü olarak lanse edildi, halada ediliyor. Bu bir yere kadar doğrudur.Ancak sıfatlar yanlıştır. Oldukça bağlı, bir o kadar fedakar, kendi inancı için sonuna kadar verilen görevi yerine getiren, çok iyi eğitimli; felsefe, tıp, astroloji, matematik, cerrahi ve tüm bilimsel eğitimi en yoğun şekliyle almış fedailerden oluşma bir örgüt. Gelin siz bu örgüte ‘terörist’, çılgınlar,hedefsizler, sapkınlar,gözü dönmüşler olarak sıfatlandırma yapın. Aklı başında insanlar buna gülerler. Oysaki bireyin psikolojisini, toplumunun sosyolojisini analiz eden bilim tüm yukarıdaki sayılan sıfatları asosyal,toplumdan dışlanmış, faşizan eğilimleri olan,saldırgan,eğitimsiz,sevgi ve şefkat yoksunu tipler için geçerli sayar. Hasan Sabbah’ın yetiştirdiği fedailer ise tam tersine tüm bilimsel alanlarda yoğun eğitim alan savaşçılardır. Burada devreye ve akla ilk gelen veri bu harekete karşı tüm sistemlerin kara çalma ve saldırı halinde oldukları gerçeğidir.
    Önce, kimdir Selçuklular, ne zaman geldiler Anadolu’ya niçin Hasan Sabbah Selçuklulara karşı böylesine mükemmel bir örgüt kurdu ve amansız bir savaş açtı. Bunun çok iyi bilince çıkarılması gerekiyor. Selçuklular Anadoluya geldiklerinde: Ki 1071 Malazgirt savaşıyla birlikte girerler Anadoluya. Girdikleri tarih bir savaş tarihidir. Malazgirt savaşıdır bu tarihin adı. Kime karşı savaştı Selçuklular Bizans ordularına karşı savaştı denilsede aslında savaş Abbasilerle Selçuklular arasında ilk tohumları atılan gizli bir savaşın başlangıcıdır.. Bu savaşın en büyük etkisi İran Abbasileri üzerinde oldu. Çünkü geriletilen ve kendi çeperi daralan Abbasiler oldu. Zaten Bİzanslılar Batıdan işgalci olarak gelmişlerdi. Selçukluların zaferiyle birlikte Anadoluya, İran’ın hemen burnunun dibine Halifeliğide elde eden, dolayısıyla Şia öğretisine ters düşen bir Hükümdarlık geldi kondu. Bunun hazmı o kadar kolay olmasa gerek. Daha sonraları gelişecek olan savaşlar; iki merkezli; Bağdat ile Kahire arasında cereyan eden, ŞİA inancı ile İSLAM inancı arasındaki çekişmenin savaş meydanına bir tarafta Bağdat’ın temsili Selçuklular, Kahire’nin ise Abbasi tarafgirliğiyle hala bu günlere kadar gelen hesaplaşmanın temeli atılmış oldu. Dolayısıyla Abbasilerin destek verdiği Hasan Sabbah’ın örgütünün Selçuklulara karşı savaşında Abbasilerin destek vermesi doğal ve anlamlıdır. Ne varki, bir yerden sonra Abbasilerde Alamut Kalesine sonsu destek vermede cimri davranır. Sebebi ise: Hasan Sabbah Fatimilerin inancının en kararlı savunucusur. Sabbah Kürttür. Fatimi inancı eskilerden gelen Kızılbaşlık yada Alevilik yada daha eskilere dayanan Zerdüştilik inancının bir başka versiyonu ve köken olarak oranın bir koludur. Korkulanda budur. Hakkında bin bir türlü hayasızca, insafsızca, arsızca iftira ve saldırının altında yatan gerçekte bu saiklere dayanır. Velhasıl günümüzde nasıl Aleviler için ‘mum söndürenler, ana-bacı-kardeş tanımayanlar, sapkınlar’ diye nitelendiriliyorlardıysa Alamut Kalesi Fedaileride bu tür saldırıları maruz kaldılar. Bunu anlamayacak olanlar ancak saflardır yada bilinçli çarpılmışlardır…

    • moğolların orada çok kitap yaktığı söyleniyor hafta ve aydan bahsediliyor ALLAHIN c.c ilk emri olan oku mayı bukadar iyi yapan topluluğun ancak okumaktan korkanlar tarafından bukadar acımasızca karalanabileceği göremiyorlar eline sağlık

  38. tarih yalan söylemez de tarihçi yalan söyler gercekten… iyimidir,kötümüdür tartışılır. bizim kahraman ilan ettiklerimizin hepsi mükemmel midir? neyse,Alamut Kalesi sürükleyici, hatta konu olarak okudugum en iyi kitaptır bana göre….
    Hasan Sabbah da zeki adammış vesselam ….

  39. Bülent bey, çok iyi yorumlamış. Onun düşüncelerina katılıyorum. Hakaret etmeden, birbirimizin düşüncelerine saygılı olalım. Ortak noktalarımızda birleşelim. Birbirimizi sevelim.

  40. medcezir said:

    ya arkadaşlar hasan sabbah hakkında zıt tabanlı fikirler var biri hasan sabbahı çok iyi lanse ediyor digeride terden yere vuruyor bukadar da olmaz biz neye inanacaz ozaman hasan sabbah iranlı bir kürttür bence kürt oldugu içinde kedisine bu denli kötü eleştiriler yapılıyor olabilir kendisi okumuş alim bir insansır ayrıca afyon içen insan hantallaşır ne yapacagını bilmez bide suikast mi işleyecek

  41. kübra said:

    ben felsefeyi çk seviorum bu kitaptada felsefi düşünceler var bence ço güsell herkese tavsiye ederim

  42. bülent said:

    hasan sabbah ve cennet fedaileri isimli bir kitabı 20 yıl önce okumuştum. şu an yazarını.hatırlamıyorum. Roman şeklinde yazılmıştı.Şu an elimde wladimir Bartol’un ALAMUT isimli kitabı var. az kaldı.Ancak okuduğum bölümler de müthiş tercüme hataları dolu.Hadi Yazarı İslamı bilmiyor.Tercüme eden kişinin en azından merakla da olsa islam tarihini ve akaidini, ayrıca şia fıkhını bi zahmet incelemesi gerekmezmiydi. Akıcılığına ve verdiği mesaja bir şey demiyorum ama 500 sayfalık kitaba yazık olmuş.İnşallah bu kitabı da okuyacam.
    Yorumcu arkadaşlar olayı Alevilik ve şiilik meselesi haline getirmişler. Ancak İran da Bilindiği üzere şianın birçok kolu var.Bunlardan itikaden bozuk olanlar olduğu gibi, itikadi olarak dinden çıkmamış olanlar var. Bunları öğrenmeden direk Alevi ve sünni ayrımı yapıp tekfire gidilmemeli.Bir sünni Allahın emrine kafa tutanlarla birlikte olabiliyorsa onun sünni olması ahirette kendini kurtarmaz. Aynı şekilde bir şii Genel anlamda Allah ve resulunun yolunu ,muteber imamların yolunu takip ediyorsa bu da müslümandır. Dikkat edelim… Dış güçlerin propogandası, ortadoğuyu ele geçirme hesapları şii-sünni ayrımı üzerine bina edilmiştir. Akıllı olmak lazım.Bir yerde zulüm başgösterdiğinde beraber karşı duralım.Geçmişte yapılan hatalara düşmeyelim. bu bize hiçbirşey kazandırmaz.

  43. hasan erdal said:

    konuvi kardeş benim sözüm sana değil, internet sitesi kurucularınada değil, alevileri ve aleviliği karalayanlara , benim sözüm açık biz herzaman böyleyiz açıksözlü insanlarız , karalamak adına öyle yorumlar yapıolar ki , yazık yani …
    bu arada benim edebim de terbiyemde yerinde , kimseden öğrenecek değilim ,

  44. Hasan Erdal kardeş tebrikler tamda referans aldığın teolojiye uygun bir yorum yapmışsın. Yoluna devam et. Sanırım kullandığın jargondo temsil ettiğin inanç siteminin bir parçası. Sayende teolojin hakında bilgi sahibi olduk sağol varol. Ayrıca bir tıp oteritesi olarak derin araştırmalarınızın ışığında uyuşturucu almış canlı bombaların olamayacağını kanıtlamışsınız. Minnettarız size ve nevbahar yorumlarınıza. Biraz terbiye biraz edep!

  45. lan niye şiiye aleviye sünniye laf atıyosuuz ne farkeder önce insan olun sonra muhabbet, hem ….. meshebine ortada Kuran var herkes kafasına geöre takılsın. yalan mı hacı

  46. hasan sabbah bence mukemmel bi zeka.. ve cani olarak anılıyor olabilir fakat bence oyle deil cünkü yüzbinlerce insanı savasa süreklemek yerine 1-2 kisiyle hedefine ulasıyo.. k

  47. Anlaşılıyor ki batıl inançlar tarihin her döneminde hak olana karşı gele gelmişlerdir Hasan Sabbah hareketi diğer adıyla Haşhaşiler bu kervanın ilk ve sonları değiller daha önce buna benzer sodom gomorede yaşamış ”AD” kavmi ve onların yöneticileri Hasan Sabbah’ın yaptıklarından çok daha fazlasını bir Peygamber olan (lut a.s) yapmışlardır, daha sonra akibetlerini hepimizin bildiği gibi ölü denizin dibine gömülmüşlerdir, daha sonra başka bir örnek İsa a.s verdikleri eziyetlerden dolayı yahudilerin yurtlarından olup dünyanın başka yerlerine sürülmeleri.Mekke dönemindeki olan sapkınlıkları ile ünlü olan museyleme kezzab adıyla anılmaktadır.Hasan Sabbah’da butür sapkınlıkların devamıdır.
    Etrafına korku ve dehşet saçma yoluyla çevredeki irili ufaklı birçok basiretsiz kişileri etkisi altına almıştır.Bundan sonra buna ben zeyecek olan adam gelip gideceklerdir günümüzde de hala olanları vardır.Siber teknolojisi gelişmesiyle beraber bu tür kişilerinde gelişim süreci içerisinde öyle veya böyle bazen görünür bazen de kaybolurlar.
    İslamiyette bu tür sapkın düşüncelere ehli dalalet kavramı ile anılırlar ve suçlanırlar.(ALLAH’u TEALA birine hidayeti gösterdi ise hiç kimse onu yolundan çıkaramaz,kimi de dalalete sürüklediyse hiç kimse onu oradan çekip alamaz.

  48. ya arkadaşlar çok dehşet bi kitap yani anltamam tek elime ile süpeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeerrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr

  49. İşin özü tarihte Çinlilerden sonra terörizmi dünyaya afişe eden kişidir. Terörizmi kim destekliyorsa asıl şerefsiz odur. Ayrıca Moğollar Alamut’u aldıklarında kaynakların tamamını yakıp yıkmışlardır. Alamutu bir kürt devleti olarak lanse etmekte nedir. Yapay bir tarih bilinci oluşturma sevdasımıdır. İskit Sakalar ne kadar Türkse Alamut Devletide o kadar Kürt’tür.

  50. tarih yalan söylemez, ama tarihçi yalan söylerrrrrr. nizamül mülk, h.sabbah, ömer hayyam üçlüsüne bir bakın. bu kadar geriden nasıl bakarız rabbim bilir. bu üçlü çorum üçlüsü degil, ama muhteşem üçlüde diyemeyecegim. içimizdede sabbahlar hayyamlarn.mülk lerde var. allah eevrensel iyilerin safında olmamızı nasip etsin. su mezhep işini kaldırın artık, resulullah a.s. efendimiz veda hutbesin de karanlıga düştügümüz zaman allahın ipi olan kuran ve benim sinnetime yani yaşantıma sarılın dememişmidir. yol bu olunca ne mezhebi kardeşim inanmaya mecbur degilsiniz. krallara krallık ve taht taç lazım ayrılıklar mezhepler vesaire bu tür tüm oluşumlar nefsi saltanat peşinde koşan zalimler için birer fırsattır. bizim tom amcanın kulubesi gibi bir gecekondumuz bile yok krallıgımızda. bizim kalelerimiz ancak yüreklerimizin fethi ile mümkündür. cigeri olan tüm tarihi ile çıkar, gelmiş geçmiş tüm tarih size bize ait olsa kaç yazar. akan su olmak, esen rüzgar içinde helede insannnnn…. olmak bir baska güzel. zalim allahın kılıcıdır bazen.

  51. mywrld&myrls said:

    tarihteki her olayı o zamanın şartlarına göre değerlendirmek gerekir. tarihi doğru okumak demek tarafsız okumak demektir. hitlerin hayatını okuyupta ona içten içe hayranlık duymuyorum diyen yalan söyler oysaki dünyada açılmayacak yaralar açan bir cani olduğunu da kimse inkar edemez. hasan sabbah kendi idealleri(doğru ya da yanlış) uğrunda savaş veren idealist ve zeki bir insandır.

  52. mywrld&myrls said:

    hasan sabbah olayını bile bir kürt meselesine dönüştürmeye çalışanlar var. bir millet tarihiyle, diliyle, kültürüyle millet olur. bu ülkede yaşayan kürtler kendilerine yeni diller, yeni bir kültür, ve yeni bir tarih yazmaya çalışıyor. bir milletin tarihi sonradan yazılmaz, uydurulmaz! tarihteki her muallakta olan olayı kendine maletmeye çalışarak. bakın! köklü bir tarihimiz mi var demeye çalışıyorsunuz?

  53. arkadaşlar bende size katıldım bu romanı bana arkadaşim okumamı tavsiye ettiiiiiiiiiiiiiiiiiii

  54. bugün ögretmen ler günü alamuta dönüş serisini ögretmenime hediye edecemmmmmmmmmmmmmm ne dersiniz

  55. yyyyyyaaaaaaaaaaaaaaaa bunasil bişi hayatımda okuduğum en muhteşem en güzel kıtap alamuta dönüş seriside ben de var okurken çok heycanlanacam bu alamutu dönüşü sizlere tavsiye ederim mutlaka okuyunnn süper insanı kendine tutsak ediyorr mükemmellllllllllllllllllllllllllllllllll

  56. arkadaşlar size bir sorum olacak madem bir kürt devletidir o zaman niye jiç bahsedilmiyor bu arada okurken çok heycanlıydı

  57. süper bir kitap

  58. alamut kalesi irana 130 km tehrn kentinden uzak kurulmuş enteresan kalede heç bir kapi bulunamadi ve fedailar gizli geçişlerden çikiş yapiyurlarde çok yanliş bilgiler hasan sabahin hakinde duyulur haşaşin bin yil once farscada seyar ilac satanlara soyleniyurde ve fedayilarin esrar içmeleri saçmalikdan başka birşey değil fedayiler seçilmiş insanlar cesur guçlu ve bekar olan gençler ve en buyuk yeminleri heç evlenmemekdir onun nedeni inthar yada yakalanma zamaninda olumden korkmamak hasan sabahi daha iyi tanimak beyaz şahin kitabini tavsiye edarim islam aleminde en az gunah işlenen ve hata yapan fatimi ve ismailye mezhebidir ve islamda en sert mezheblerden biri fatimi hz. muhamad s.v. kizina inananlar fatimi soylenir lutfen iyi araştirmadan yorum yapmain yanliş yona saplanir

  59. Hasan Sabbah’ın kürt olması ne alaka arkadaşlar hangi kaynakta söylüyor ayrıca olaya tarafsız bakan kaynakların azlığına dikkat çekerim o dönemler şii ler azınlıktaydı ayrıca haçlı seferleri o döneme denk gelir ki batılı kaynaklarda hasan sabbah hakkında yazı yazmıştır (müslümanlığı bilmeyenler)

    Alamut devleti etnik bir devlet değil, dini bir devlettir. Bu devletin kuruluş amacı Selçuklu ve Abbasilerin Dünya’ ya yaymak için çalıştığı Sünni İslam’a karşı Şii İslam’ ı savunmak, ve İran topraklarındaki Selçuklu idaresini kımaktı. Ancak Alamut Devleti ve Hassan Sabbah hakkında derin araştırmaları olanlar bilirler ki, Hassan Sabbah aslında din, dil, ırk farkı gözetmeksizin tüm inanlığı tek bir Dünya Devleti’nde birleştirmek amacına sahiptir. Bu yüzden insanların okuduğu bu bilgilerde tarafsızlığınızı korumanız, her açıdan zaruridir.

  60. alamutun bi kürt kalesi veya devletidir..ama burda kürt kelımesının geçmemesi enteresandır..acaaba şuanki faşist iktidatdan mııdr?

  61. Okuduğunuz şu yukarıdaki yazı tamamen taraflıdır.Resmen aleviliği batinilik olarak gösteriyor ve sabbahı islam düşmanı oalrak tanıtıyor. Siz yorum yapanlarda kulak dolgusu bir kaç bilgi ile ve ya taraflı yazılmış bir yazı ile ahkam kesiyorsunuz. Lütfen okuyun araştırın ama tarafsız olun, sonrada Hasan sabbah ile ilgili yorum yapın.Nizamı mülk”ü biraz araştırın kimdir diye. Size Aba Müslüm Horasaniyi , Mızrabı Cihangir ve de Ahmedi Zemciyi araştırmanızı öneririm.yUKARIDAKİ YAZIYI YAZAN VATANDAŞ ÇELİŞKİLERLE DOLU BİR YAZI YAZMIŞ .LÜTFEN İYİ OKUYUN.AYRICA ADAMIN GÜLEN TARİKATINDAN OLDUĞU ŞÜPHESİZ!!!!!!!!!!!

  62. muhittin kocakulak said:

    alamut fedaileri isimli kitap gercekten okumaya deger bir eser amma okumadan oncce dogru kaynaklardan ismaili ve diger mezheplerle alakali bilgiler alinmali. taasuba gerek yok

  63. sokrates said:

    okuduğum en güzel en çarpıcı kitaplardan biriydi…. çok güzel ve sürükleyiciydi… herkese tavsiye ederimm…. ha bu arada hasan sabaha da hayran olunmaz mı bu kitaptan sonraa…

  64. Sırf kürt, sünni, alevi veya şii diye bir kesinlik kazandırmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Hasan sabbah akıllı bir kişilik olabilir. Fakat akıl ALLAH’ın yolunda kullanıldığı zaman anlam kazanır. fesatlık yolunda değil…

  65. Farkli yorumlar var hasan sabbah hakkinda benim düsüncem bazi yazan arkadaslar,la ayni gibi. kendi döneminde kendi düsündügü gibi yapmaya calismis.cok acimasiz bi yapisi oldugunu ve inanc ugruna kendi cocugunun kellesini vurdura bilecek kadar kalpsiz bir bagnaz biri bana göre.. diger yorum yapan bir arkadas alevilerin hasan sabbahi sahiplendigini yazmis kesinlik,le öyle bir sey yok…..

  66. $anchor$basketball Betting,final Four,final Four Betting,final Four Gambling,final Four Sports Book,final Four Sportsbook,march Madness,march Madness Betting,march Madness Gambling,march Madness Sports Book,march Madness Sportsbook,ncaa,ncaa Betting,…

    $anchor$basketball Betting,final Four,final Four Betting,final Four Gambling,final Four Sports Book,final Four Sportsbook,march Madness,march Madness Betting,march Madness Gambling,march Madness Sports Book,march Madness Sportsbook,ncaa,ncaa Betting,nc…

  67. efkan tanalel said:

    tarih bütün doğruları günümüze doğru olarak getirdimi geçmişte yaşayan insanlar hakkında yorum yapmak ne kadar kolay iyi veya kötü yorumlar içi,n ya siz o zaman yaşadınızmı

  68. Insanlara hashas icirdigi ispatlanamamistir, sadece iman icin ölümü göze alan suikastcilere insanlar inanmadiklari icin böyle birsey uydurulmustur.
    Yaptiklari tamamen terördü kabul ediyorum ama insanları kendine inandiracak ve herseyi yaptıracak kadar akıllı ve etkileyici bi insanmis…

  69. hasan elsabah alcak ve namusuz biri insanlara has has ve esrar vererek vede kandirarak yandas kazanmistir bu aptal yaratigi kahraman gibi görenede sasiyorum

  70. Thelonerider said:

    aşağıdaki yorumlardan bazıları beni dehşete düşürdü. Dünya literatürüne suikast (Haşhaşi=Assassin)kelimesini kazandıran bir cani hakkında iyiydi, akıllıydı yorumları çpk acaip doğrusu. Bırakınız kendini peygamber/tanrı ilan etmesini eğittiği insanları suikastçi olarak kullanması bile alçakça. Bu günkü El Kaide’den ne farkı var bu yönüyle?

    Hasan Sabbah İsmaili olduğundan, ülkemizde sadece bir grup Alevi kardeşimiz tarafından kahraman olarak görülür. Aynı şekilde bin Laden’i de kahraman görenler var….

  71. hasan sabbah hakında birçok şey okudum. bunlardaki ortak nokta hakkında çokda fazla birşey bilinmediği ve gizemli bir insan olduğu. bir çok yazıda akla ve ilme verdiği önemden bahsedilmektedir. selçuklu imparatorluğuna karşı olan mücadelesi ise o zamana göre sıradışı bir mücadele. tabiki o zamana kadarda birçok devlet büyüğüne karşı suikastler düzenlenmiş. ama Sabbah bu işi sistematik hale getirmiş. zaten dünyaya hükmeden Selçuklu imparatorluğuna karşı düzenli bir savaş pek akıllıca olmazdı.

  72. 100 yıl önce olmayanlar 100 yıl sonra da olamazlar.cenennemin dibinde ne yapıyolar acaba.

  73. bu adam kendini peygamber ilan etmiştir.yaptığı oyunlarla askerlerini kendine bağlamıştır bunlara cenneti sunmuştur. ama tahir herşeyi anlamış ve onu serbest bırakmıştır

  74. Benim dikkat ettiğim olay şudur.Alamut Devleti bir Kürt devleti olmasına rağmen neden özet bölümünde bir kürt kelimesine bile rastlanmıyor.Kitaptada durum aynımıdır?

  75. Peygambere söylediği bir söz üzere hutbenin ortasında ya peygamber bu senin mi ALLAH ın mı sözü diyen adamın arkasında giden insanlardan da böyle iddalar beklenir..
    Peygamber in sözü ALLAH ın sözü değilmidir..

  76. Bence hassan sabah hakkında sünnilerin ortaya attığı iddalar tamamen şii ve alevi düşmalığını kışkırtmak içindir

  77. Eğer katil ise cani ise insanlığa büyük zararları var ise ve müslüman ise kesin islama fitne sokmak için müslüman olmuştur denilir alevi veya şii ise ama ben hasan sabbbah hakkında doğru bilgiyi bulmanın zor olduğuna inanıyorum birisi hakkında kötü söylemlerde bulunur birisi iyi ama sizin gibi yalancı şerefsizlerde bunu şii lere ve alevilere malll eder burası kesin…

seral için bir cevap yazın Cevabı iptal et